Hepimizin bildiği üzere dünyamız bir iklim krizi ile karşı karşıya… Ortak ve biricik olan dünyamız için çalan tehlike çanlarına karşı ülke, bölge ayırt etmeden yerküre üzerinde yaşayan tüm insanlar olarak bizler sorumluyuz. Elbette iklim krizini ortaya koyan nedenler düşünüldüğünde bazı ülkeleri çok daha fazla sorumluluğa davet etmek gerekse de bizler aynı zamanda birer dünya vatandaşı olduğumuzu unutmadan insanlık, doğamız ve dünyamız adına üzerimize düşeni yapmak durumundayız.
Yazılı ve görsel medyadan, haberlerden ve çeşitli etkinliklerden görüldüğü üzere iklim krizine karşı mücadelede önemli adımlar atılmaktadır. Bu mücadelenin ülkeler bazında belki de en üst seviyede olanı Paris İklim Anlaşması’dır. 2015 yılında Paris İklim Zirvesi’nde 197 ülkenin katılımıyla kabul edilen anlaşma iklim krizinin önüne geçme konusunda birlikte hareket etmeyi amaçlamaktadır. Küresel sıcaklık artışını 2 derece ile sınırlandırmak mümkünse 1,5 derecenin altında tutmak nihai hedeftir. Taraf olan ülkelere yaptırımı bulunmayan anlaşmada, ülkeler kendileri çeşitli oranlarda emisyon azaltma planlarını taahhüt etmektedir. Anlaşmaya ilk imza atan ülkelerden olan fakat anlaşmayı yürürlüğe koymayan Türkiye geçtiğimiz Ekim ayında anlaşmayı meclisten geçirmiş ve yürürlüğe koymuştur. Son olarak da cumhurbaşkanı kararı ile 10 Kasım’da anlaşma yürürlükte olacaktır.
İklim krizine karşı mücadelede yine bu günlerde gündemde olan bir diğer önemli etkinlik ise İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26)’dır. 31 Ekim – 12 Kasım tarihleri arasında düzenlenen konferansa hemen hemen bütün ülkeler katılım göstermektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Raporu’na göre ülkelerin hedef koyduğu yerküre sıcaklık artışını 2 derece ile sınırlandırmak koşulu incelemeler doğrultusunda gerçekleşmekten uzak görünmekte. Bu nedenle bu zirve ülkelerin durumun farkında olup taahhütlerini daha da arttırmaları için önemli bir role sahip. Zirveye ülkelerden temsilcilerin yanı sıra birçok kurum ve kuruluş temsilcileri de katılmaktadır.
Geçtiğimiz Ekim ve Kasım aylarında ülke gündemimizde sıkça görmüş olduğumuz iklim krizine karşı atılan adımlar ve düzenlenen etkinlikler bizlere karşı karşıya kalmış olduğumuz iklim krizinin ne derece ciddi olduğunu göstermekte. O sebeple bizler doğayı ve doğaya ait olanı korumak vazifemizden vazgeçmemeliyiz. Özellikle de yaz aylarında yaşadığımız orman yangınları felaketlerini hatırladığımızda… Ülkemizde en acı şekilde tecrübe ettiğimiz dünyada da ortalamaların üzerine çıkarak neredeyse tüm kıtalarda yaşanan bu yangınlara karşı mücadele eden görevli ve gönüllü ekiplerin çabalarını hatırladığımızda… Daha temiz, daha yeşil, doğayla dost bir yaşam ve yaşanılabilir bir dünyada buluşmak üzere…
Bu sayıda AGÜ’nün değerli hocalarından ve uzun yıllardır iklim krizinin nedenleri ve olası çözümleri üzerine çalışan Dr. Niğmet Uzal hocamız ile iklim krizi ve çevre sorunlarının genel dinamikleri, gündemdeki Paris İklim Anlaşması ve Glasgow’da son düzenlenen iklim zirvesinin önemi üzerine yaptığımız keyifli sohbeti bulabilirsiniz.