Sayın AGÜ Ailesi,
Baharın, yeni bir uyanışın yaşandığı şu dönemde bu yazımda sizlere Hıdrellez’den bahsetmek istiyorum. Sosyal antropolog James Frazer’ın meşhur Altın Dal kitabından beri, halk bilimciler dünyanın çeşitli bölgelerinden halkların baharın gelişini çeşitli ritüellerle, bayramlarla kutladığına dair birçok araştırma yayınladı. Gerçekten de bu halklar ağacın, ormanın, toprağın ruhuna seslenerek baharın gelişini kolaylaştıracaklarına inanıyorlardı. Dahası şükrediyorlardı, kışla simgelenen ölümün yerini yeniden uyanışa ve canlanmaya bırakışına...
Bizde ise bu bayramın adı Hıdırellez’dir. Ama kökenlerinde Anadolu ve Orta Doğu coğrafyasında yaşayan bir peygamber, halka çok yakın bir figür olarak resmedilen bir veli, Hızır yatmaktadır. Bolluk ve Bereket simgesi olan birçok ermiş gibi Hızır ab-I hayat içerek ölümsüzlüğü kavuşmuş, insanın en dar zamanında ortaya çıkan bir kurtarıcı figürü olarak halkımızın belleğine kazanmış durumdadır. İslami kaynaklara göre, Hızır’ın bu kökeni aslında Hz. Musa’nın kendisinden daha bilgili olan bu kişiyi aramak için yollara düşmesiyle örtüşmektedir. Bu anlamda ise Musa şeri bilgiyi temsil ederken, Hızır ise hakikati temsil etmekteydi ve Hızır ve Musa’nın birleşmesi aslında gizli olanla açık olanın, bedenle ruhun birleşmesi anlamına gelmekteydi. Böylesi bir anlatı özellikle dokuzuncu yüzyıldan itibaren tasavvuf çevreleri tarafından hayli benimsendi. Çoğu anlatı ve resimde, Allah’ın gizli ilmini bilen ve bunu Musa’ya öğreten Hızır eli açık, cömert, yeşil bir elbise giyen ve kır bir ata binen bir figür olarak resmedilmişti
Hızır’ın İslami kökeninin yanı sıra Türk mitolojisinden gelen bir kökeni de bulunmaktadır ve Hızır bu mitolojide sema ile yerin buluşması, yağmurun toprakla buluşması ve bu anlamda baharın gelişini simgelemektedir. Bazı rivayetlere göre Hızır’la İlyas iki kardeştir ve bu kardeşlerin her baharda 5 Mayıs’ta bir araya gelmesi dünyanın yeniden birleşmesidir. Diğer kaynaklar ise Hıdırellez’in Hristiyan kökenlerine dikkat çekmektedir Öyle ki, bu kaynaklar Anadolu Rumları arasında yaygın bir figür olan Saint Georges-Aya Yorgi’nin, Hızır ile aynı kişi olduğunu iddia etmektedir.
Ama kökenleri ne olursa işte tam da bugün de Anadolu halkları baharın birleşmesini her yıl çeşitli törenlerle, ritüellerle kutlarlar. Zira bu ünlü filozof Ernst Bloch’un deyişiyle dünyadaki bütün sıkıntılarına karşın insanın içlerinde hiç eksilmeyen bir umut ilkesinin vücuda geldiği gündür, acımasız bir dünyanın yüreğidir 5 Mayıs Gecesi. Bugün de ve devamında bütün dünya bir sağaltıma uğrar, Hıdırellez’de hastalar iyileşecek, aşıklar kavuşacak, kısmet açılacak ve bolluk bereket saracaktır dünyayı. Bunun için kutsal ağaç ve bitkilere dilekler asılır. Bazı evlerde Hıdır’ın gelmesi için temizlik yapılır, yeni-temiz giysiler giyer insanlar. Bazı yörelerde insanlar açık havada şenlikler düzenler, oyunlar oynarlar. Örneğin salıncaklara binerler ve sallanma hareketiyle yeri göğü birleştirirler. Kısacası dünyanın kirinden pasından arınmadır Hıdırellez, daha güzel bollukla dolu bir dünyaya açılan kapıdır.
Biraz önce söz ettiğimiz filozof Bloch’a göre mesele daha iyi bir yaşam için umut etmeyi öğrenmekte ve umut etmek korkunun üzerinde yer almaktadır. Eh madem bize asıl neşemizi veren mümkün olanın peşine düşüren düşlerimiz, bu bahar onun peşine düşelim hep birlikte. Kendi kuvvetimizi akıp giden dünyaya katalım ve daha güzel daha adil bir dünya kuralım. Zira Angelus’un ünlü Tarih Meleği tablosunda bize anlattığı gibi oluş hiçbir zaman tamamlanmış değildir aslında, geçmişle geleceğin birleşimi her daim anda zuhur eder ve biz andaki gücümüzden hareketle başka bir gelecek kurabiliriz.