Ela: Öncelikle tekrar hoş geldiniz hocam
Levent Yavuz: Hoş bulduk, teşekkürler.
Ela: Vaktiniz için de tekrar teşekkür ederim. İsterseniz önce size tanıyarak başlayalım.
Levent Yavuz: Üniversite hayatımdan başlayım isterseniz. Ne yaptım, neredeyim, nereye nasıl geldim? Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Fizik bölümlerinden çift anadal yaptım. Daha sonra Nükleer Fizik ve Biyofizik ana bilim dallarında Master yaptım. Doktorada da Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği ana bilim dallarında Abdullah Gül Üniversitesinde yapay zekâ alanında devam ediyorum. Doktoram da bitmek üzere, yani 6-7 ay falan kaldı bitmesine.
Ela: Anladım hocam. Bu arada tekrar tebrik ederim yakın zamanda şirketiniz sanıyorum ilk ihracatını yaptı.
Levent Yavuz: Evet, evet.
Ela: Şirketinizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? MaM High-Tech nasıl kuruldu? Şu an nasıl ilerliyor?
Levent Yavuz: Evet şimdi şöyle, bilmiyorum biliyor musunuz TÜBİTAK 1512 bireysel girişimcilik programı var. Ben TÜBİTAK 1512 programına başvurdum. Bu 1512 program Teknokentler üzerinden gidiyor. Yani önce Teknokent’e başvuruyorsunuz. Teknokentler gelen projeleri alıyor, bir filtreden geçiriyor. Daha sonra uygun gördüklerini TÜBİTAK’a gönderiyor. TÜBİTAK’taki hakemler değerlendiriyor. Tekrar çıkıp orada sunum yapıyorsunuz. Yani 3-4 aşamalı bir program bu. Elene elene devam ediyorsunuz.
Ben Erciyes Teknopark’a başvurdum ilk önce, Teknopark reddetti benim projemi. Ondan sonra ben pes etmedim çünkü inanıyordum projemin başarılı olacağına. Beni anlayamadıklarını düşündüm. Daha sonra ODTÜ Teknokent’e başvurdum ikinci program açıklanınca. Tabii bir 6 ayım gitti o süreçte. Daha sonra ODTÜ Teknokent benim projemi bayağı beğendi. Önce eğitimler verdiler. Daha sonra son haline getirmemize yardımcı oldular. Proje son haline geldi. ODTÜ Teknokent’in kendi kuruluna Ankara’ya gidip, orada ben sunum yaptım. Bayağı kalabalık bir ekipti. 3-5 kişi değildi yani belki bir 25-30 kişi vardı. Büyük bir konferans salonunda sunum yaptık. İşletmeciler, finansçılar, hocalar, mühendisler yani her alandan insanlar vardı.
Daha sonra ODTÜ Teknokent bu projeyi, benim projemi birinci seçti. Erciyes’in reddettiği projeyi ODTÜ Teknokent birinci seçti. Burada enteresan bir şey var çünkü hiçbir şeyini değiştirmedim projenin, birebir aynı proje. Sadece sunumu değiştirdim. Onu da ODTÜ Teknokent’in ekibinin yardımıyla değiştirdik. Daha sonra TÜBİTAK’a çıktık. TÜBİTAK'tan kabul aldık ve şirketimi başlangıçta Ankara'da ODTÜ’de kurdum. Daha sonra projeyi devam ettirdik, ürün çıkardık. O zamanlar ben hep Ankara’ya gidip geliyordum bu da beni yoruyordu. Ürün çıkardıktan sonra şirketi buraya taşıyayım dedim, Kayseri’ye. Daha sonra Kayseri’ye taşıdık şirketi.
Ela: Projeleriniz hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?
Levent Yavuz: Az önce bahsettiğim proje biyomedikal bir cihaz aslında. Felçli hastaların iletişim kurabilecekleri bir head-set gibi düşünün. Kafaya takılabilen, göz hareketleriyle bilgisayar ekranının kontrol edilebileceği bir ürün. Bu kontrol neticesinde de felçli hastalar, ALS hastaları ya da beyin tümörü neticesinde tamamen felç kalmış hastalar insanlarla iletişim kurabilecekler. En azından iyi kötü bilgisayarı kullanabilecekler. Bunu kamerayla yapan ürünler var. Ekrandaki kamera göz bebeğini algılıyor ve ona göre bilgisayarı kullanma imkânı tanıyor. Ama kameralı sistemlerde bazı problemler var. Mesela optimizasyon problem, yani kafanın devamlı sabit kalması gerek. Kafanız hareket ettiğinde ya da kaydığında tekrar kameranın gözbebeğinizi odaklaması gerekiyor. İkincisi de hastanın tam karşısında durmak zorunda, bu da bir problem. Bunlar tabii biraz zor işlemler ama yapılabilir mi, yapılabilir. Buradaki asıl problem şu aslında kameralı sistemler çok pahalı. Dolayısıyla dünyanın bütün ülkelerini düşündüğümüz zaman insanların bu sistemlere ulaşması pek mümkün değil. Bizim geliştirdiğimiz ve önerdiğimiz cihaz bu sistemlere daha ucuz olacak, belki onda bir fiyatında diyebilirim. Bu sayede insanlar daha kolay erişebilecek, böyle bir avantajı var. Biz bununla başladık.
Daha sonra bu projenin ikinci aşamasında TÜBİTAK 1507’ye başvurduk. Ondan da onay aldık. Bu süreçte ben Londra’ya gittim Royal Academy of Engineering’ ten aldığım davet üzerine. Orada eğitimler aldım. Projemizi sunduk, yatırımcılarla görüştük. Aşağı yukarı bir ay, bir buçuk ay civarında İngiltere’de kaldım. Daha sonra TÜBİTAK 1507 kabul edildi.
Bu süreçte ben güç sistemleri üzerine doktora yaptığım için enerji şebekeleri, yenilenebilir enerji kaynakları hakkında başka bir proje daha vardı kafamda. Onu da, şimdi hali hazırda şirket olunca işler daha kolay yürütülüyor. Yine TÜBİTAK’ın 1501. Bu programda projelere 50 milyona kadar bütçe çıkabiliyor. Yani iyi rakamlar. Biz de belki tek başımıza bu işi yapamayız, değerlendirilemeyiz diye düşünerek, aynı zamanda sektörlerden birinin yanımızda olmasının avantajlarını göz önünde bulundurarak Endoks Enerji ile konsorsiyuma girdik. Onlarla 1501 programına iki projeyle başvurduk. Birisi güneş panellerinin enerji üretim tahminlerini yapabilen bir cihaz geliştirmekle alakalı, ki bu çok önemli. Dolar nasıl iniyor çıkıyor anlık olarak, enerji piyasasındaki enerji birim fiyatları da öyledir. Yani iner-çıkar, artar-azalır. Dolayısıyla eğer siz ileriye dönük ne kadar enerji üretebileceğinizi doğru tahmin ederseniz daha çok para kazanıyorsunuz. Bundan dolayı bizim yaptığımız cihazın da rağbet göreceğini düşünüyoruz. Hatta şu an bile talep eden müşteriler var Türkiye pazarında özellikle. Zaten Endoks Enerji Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynaklarının yaklaşık %70-%80ine hizmet veriyor. Onların izlenmesini bu firma yapıyor. Oradaki para dönüşleri sonra enerjinin verilmesi ya da kendi aralarındaki iş birlikleri onların geliştirdiği yazılımla sağlanıyor. Biz de bu cihazı ürettikten sonra kendi yazılımlarına entegre ederiz ve beraber hizmet vermeye başlarlar diye düşündük. O projemiz de kabul edildi.
Bir de block-chain entegrasyonu yapalım dedik. Şimdi block-chain teknolojisi hakkında bilgin var mı bilmiyorum. Şöyle söyleyeyim enerji piyasalarında para iş birlikleri var. İkili anlaşmalar var. Çok basit anlatacağım. İkili anlaşmaları block-chain üzerinden yaparak, en güvenli sistemi sağlamış olacağız ve enerji nakit para değil de bizim geliştirdiğimiz block-chain entegrasyonu üzerinden dönecek. Bitcoini düşünün, bunun enerji için olanını yapacağız diyebilirim. Bununla ilgili çalışan birkaç yer var Türkiye’de ama sayılı, bir elin parmaklarını geçmez.
Bir de savunma sanayisiyle ilgili bir projemiz var. Zaten en büyük işimiz o aslında. Bu proje hakkında ne yazık ki detay veremem. Onunla da gerekli yerlerle görüşmeler şu anda devam ediyor. Genel olarak yaptığımız işler bunlar.
Çıkardığımız ürüne dönecek olursak biz zaten bu sinyaller üzerine çalışıyoruz, sektörün de pazarın da buna ihtiyacı var, bunu da yapalım diyerek yola çıktık. Pazarın da buna ihtiyacı olduğuna emindim zaten. Mesela şu an Aliexpress’te satıyoruz. Yaklaşık 20-25 gün oldu ve hiç reklam vermedik. Henüz Youtube videoları falan hazırlanıyor. Robotistanla distribütörlük anlaşması imzaladık Türkiye’de ve onlara ürünleri gönderdik. Türkiye satışını Robotistan yapacak. Henüz yeni satışa başlamamıza rağmen mesela dün İtalya’dan bir sipariş geldi. İtalya, İspanya, İsrail gibi yerlere ürünü gönderdik 20-25 gün içerisinde, durum böyle.
Ela: Çok teşekkür ederim. Peki hocam uzun vadeli, kısa vadeli hedefleriniz nelerdir şirketinizde?
Levent Yavuz: Yani şu anki kısa vadeli hedeflerimiz, elimizdeki projeyi bir an önce başarılı bir şekilde bitirmek. Çünkü genelde benim gözlemlediğim kadarıyla birçok hocalarımızın akademisyenlerin projeleri oluyor TÜBİTAK’ta, fakat ortaya gerçekten son kullanıcıya hitap edebilen ürün çıkmıyor kolay kolay. Ortaya bir ürün çıkartabilmek çok zor. Bizim kısa vadeli diyebileceğim yani bir sene içerisinde en azından bu projelerin tamamını kullanıcıya hitap edebilecek ürünler haline getirebilmek en büyük hedeflerimizden birisi.
Uzun vadeli planımız ise bahsettiğim savunma sanayisi projesi. Ama dediğim gibi ondan çok bahsedemiyorum.
Ela: Çok teşekkür ederim hocam. Peki öğrenci arkadaşlarımıza bir öneriniz var mı? Özellikle şu an üniversite öğrencileri de girişimcilik konusunda aktif olmaya çalışıyorlar. Herkes bir proje üretip peşinden koşmaya çalışıyor. Böyle girişimci ruhlu öğrenci arkadaşlarımıza bir öneriniz var mıdır?
Levent Yavuz: Girişimci olmak çok zor, şirketi ayakta tutmak çok zor. Yani sadece devletin, TÜBİTAK’ın ya da KOSGEB'in verdiği paralarla bu işi yapmaları mümkün değil. Ayakta duramazlar. En azından ya kendilerinin bir finans kaynağının olması lazım ya da yatırımcılarının olması lazım. İkincisi gerçekten her şeyi bilmeleri gerekiyor, her şeyden kastım yasalar. İşte muhasebe durumları, vergisi nedir, vergi levhası niye alınır, niye lazım, nerede olması gerekiyor. Her ay mesela beyannameler veriliyor. Bu aylık beyannameler neden veriliyor, kime veriliyor, nasıl veriliyor, verilmezse ne olur nasıl bir muhasebe sistemine çalışmaları gerekiyor. Bunları gerçekten çok iyi bilmeleri lazım. En azından bir muhasebeci kadar iyi bilmeleri lazım yoksa çok ciddi zarar ederler bu önemli.
Diğer bir konu da herkes evet bir projeyle uğraşmaya çalışıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor ama buna hazır olup olmamaları önemli. Bazı girişimcilik testleri var, bunları cevaplayıp buna hazır olup olmadıklarını görebilirler. Bu testleri ücretsiz online olarak bulabilirler. Biz üniversitede asistanlık yaparken testlerden bir tanesini öğrencilere göndermiştik, çözmüşlerdi mesela ve koca sınıftan, aşağı yukarı 40 kişiden yaklaşık 5 ya da 6 kişide girişimci olabilir sonucu çıkmıştı.
Ve şöyle de bir şey var, projemi Erciyes Teknopark reddetti, gidip ODTÜ Teknopark’a başvurdum tamam, ama bu benim için olması doğru bir şeydi çünkü pazarı iyi analiz edebiliyordum. Girişimcilik mantığında şu vardır, asla projenize aşık olmayın asla yüzde yüz tutar diye inanmayın. Bu çok önemli. O ayarı iyi yapmaları lazım. Uzunca bir süre aynı projenin peşinden koşmak yerine olmuyorsa bıraksınlar. Başka bir projeye yönelsinler bence.
Girişimcilik kitapları var, onları okuyabilirler. Girişimcilik dersleri var. Bu sayede projeler hakkında bilgiler alabiliyorlar. Yani şirket nedir, limited şirketi mi yoksa anonim şirket mi, bunların farkları ne, avantajı nedir dezavantajı nedir bunları bilmeleri gerekiyor. Anonim şirketi limited şirketten ayıran gibi bir sürü detay var aslında işin içinde. Yani şirketleşmek zor.
Ben bir eğitim almıştım “How to Sell Your Prototype” diye. İlk taslaklarını çıkartsınlar ve bunu satabilecekler mi ona baksınlar. Mesela bir ürün yaptım ve ben binlerce satacağım, inanıyorum. Binlerce bastırıyorum, yaptırıyorum, iyi para harcıyorum ama satmıyor. Bu ciddi bir zarara sokuyor şirketi. Maddi kaynağın da kısıtlıysa batırıyor şirketi. Bence ürettiği ürünü önce satabiliyor mu bunu görmek için iki tane üç tane beş tane artık ne kadar gerekiyorsa üretilmeli. Biz de ürünlere her ne kadar inanıyor güveniyor olsak da bu mantıkla ilerledik. Başta mesela on tane ürettik, dedik bakalım ne olacak? Aldığımız geri dönütlere göre üretim sayısını arttırdık. Durum böyle.