AGUNews

Kasım 2023, Sayı 80

Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Kurç ile Röportaj

Rıdvan Doğan Kasım 2023, Sayı 80 3221
Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Kurç ile Röportaj

Sovyetler’in dağılmasıyla iki kutuplu dünyanın da sona erdiği söylendi. Neden dünya yeniden çok merkezli bir yöne gitti? Batı menşeili düzenin değişimine yönelik bir belirti veya meydan okuma olarak görebilir miyiz bu savaşı?

Tabii ki doksanlardaki tek kutuplu dünyada yaşamıyoruz. 90’larda ABD baskın güçtü. Takip eden süreçte Çin ve Rusya’nın ekonomilerindeki ilerleme ile ordularına da yatırım yapmaları onları, özellikle de Çin’i, yükselen güçler haline getirdi. Ancak çok kutuplu sisteme tam olarak döndük mü sorusunun cevabı Rusya ve Çin’in ABD’yi ne kadar dengeleyebildiği ile ilgili. Şu an bulunduğumuz dönem bir geçiş dönemi. O tek kutuplu dünyada değiliz çok net ama çok kutupluya da geçiş yaptık mı daha emin değilim. Bu iki ülke ABD’nin küresel müştereklerdeki kontrolüne bir etki gösterebiliyorlar mı sorusunun cevabı şu anda net değil. Ama bunlar yükselen güçler ve sistemde bir değişiklik var.

Peki Batı ve Rusya neden Ukrayna üzerinde bir mücadeleye tutuştu? Burada Ukrayna'nın önemi nereden gelmektedir ve de daha önce bu iki tarafın farklı sahalarda mücadelelerine tanıklık ettik mi?

Oradaki asıl nokta, Rusya’nın kendi etki alanını korumaya çalışması ve diğer tarafta Batı’nın kendi etki alanını genişletmeye çalışması. Bu çekişmede Ukrayna’nın Batı’nın ekonomik ve güvenlik sistemlerine entegre olmak istemesi de önemli. Bu isteğin altında benim gördüğüm kadarıyla mükemmel olmasa da bir demokrasi isteği var. Zaten Ukrayna’nın tarihinde Rusya’nın tehdit olarak gördüğü renkli devrimlerle başlayan bir süreç var. Rusya renkli devrimler kendi topraklarına da sıçrayabileceğinden korktuğu için yayılmasını istemedi. Benim gördüğüm burada Rusya’nın tehdit algısı olan asıl mesele demokrasinin yayılması. Rusya bunu doğrudan rejime tehdit görüyor.

Müdahaleden sonra Transatlantik tarafı Rusya'ya çok ciddi ekonomik yaptırımlarda bulundu. Öyle ki Rusya, çeşitli ülkelerde SWIFT sisteminden çıkarıldı. Rus şirketler birkaç gün içinde milyarlarca dolar kaybetti. Dahası Batılı şirketler Rusya'dan çekilmeye hazırlanıyor. Bunlar geriden bıraktığımız birkaç hafta içerisinde gerçekleşen birkaç netice. Burada merak ettiğimiz soru şu: Rusya bu yaptırımları hesaplayamadı mı veya hesapladıysa bu ağır yaptırımları neden göze aldı?

Savaşın başlamadan önce de bu konu tartışılıyordu. Hatta Putin Rusya’nın belli bir bütçesi olduğunu ve yaptırımlara hazır olduğunu söylemişti. Ama yaşananlara baktığımızda beklentiyle gerçekleşenin uyuşmadığını görüyoruz. Rusya bu kadar sert bir ambargo rejimi uygulanacağını belki de düşünmemişti. Bir başka alternatif açıklama da şu olabilir: Rusya savaşı ilk 3 günde belki 1 haftada bitirmeyi hedeflemiş olabilir. Eğer plan buysa, Ruslar, Batı ambargoya başlamadan savaşı bitirip oldu bittiye getirebileceklerini düşünmüş olabilirler. Ayrıca Ukrayna’nın direniyor olması da Batı’nın sert tepkiler vermesini teşvik etti. Bence Rusya bunu beklemiyordu. Bütün planları en iyi senaryoya göre yapmışlardı.

Savaşın medyadaki, özellikle de sosyal medyadaki, yansıması hakkında da konuşursak eğer, dezenformasyon ve propaganda savaşı hakkında ne söylemek istersiniz?

İki tarafta kendilerine destek sağlamak amacıyla propagandaya başvuruyor. Ukrayna bunu daha iyi yapıyor ancak burada hangi mecradan bahsettiğimizde önemli. Örneğin Twitter bir Amerikan şirketi ve burada Ukrayna’nın avantajı var. Ruslar da kendi sosyal medya sitelerinde daha etkindir. Propaganda da amaç dünya kamuoyunu etkilemektir. Dünya kamuoyunu etkilerlerse insanlar kendi devletlerine bazı aksiyonlar için baskı yapabilirler. Bence Almanya’nın politikasının bir anda sert bir dönüş yapmasının altında yatan sebeplerden biri de baskı.

Ukrayna savaşında dönersek, İHA’larla vurulan Rus sistemlerinin paylaşılması, Rus ordusunun çok güçlü Ukrayna ordusunun zayıf olduğu varsayımlarını yıkmaya yönelik. Bu tür videolar insanların algısında çok şey değiştiriyor ve söz konusu varsayımları yıkıyor hatta terse çeviriyor. Bunun yanında örneğin Ukrayna halkını cesaretlendiriyor ve insanları Ukrayna’yı desteklemek konusunda daha da teşvik ediyor olabilir.

Biraz daha çerçevemizi küçültüp saha özeline inersek eğer sahadaki dinamikleri savunma sanayii sistemleri özelinde değerlendirirseniz nasıl bir resim ortaya çıkmakta?

Örneğin Ukrayna ordusunun savaşta kullandığı sistemlerin menşeine bakarsak nasıl bir resim çizeriz?

Ukrayna’nın kendi ürettiği zırhlı personel taşıyıcıları (BTR-3DA, BTR-4, Kozak-2 gibi), toplar, radarlar vb. olmasına karşın teçhizatının hava savunma sistemleri gibi önemli bir kısmını Sovyet teknolojisi sistemler oluşturuyor.  Bunun yanında savaştaki en etki sistemler olan güdümlü tanksavar sistemlerinin çoğu Batı’dan gelmekte. Örneğin kendi yaptıkları sistemlerin (Stuhna-P ve RK-3 Corsair) yanında Amerikalılardan satın aldıkları ve Amerikalıların verdikleri Javelin’ler var. Birleşik Krallık’ın verdiği NLAW’lar var. Almanlar sanırım Panzerfaust 3 verdiler. Ayrıca Sovyetlerden kalan RPG’ler var. İngiltere zırhlı araç göndereceğini açıkladı. Bunun yanında zamanında Türkiye’den den giden TB2 SİHA’lar var. NATO ülkeleri sistem göndermeye devam ediyor. ABD gezici mühimmat sistemi göndereceğini açıklamıştı.

Silahların terör örgütlerinin eline geçme ihtimali var mı?

Modern savaşlarda mühimmat çok hızlı harcanır. Mevcut durumda Ukraynalılar bu silahları kullanıyor ve silahlar çok hızlı tükeniyor. Zaten o yüzden yeni mühimmat akışı yapılıyor. Bunun yanında silahların akıbeti açısından savaşın nasıl biteceği de önemli. Örneğin Ukrayna’nın lehine biterse Ukrayna bu sistemleri koruyacaktır ve bu sistemlerin terör örgütlerinin eline geçebileceğin sanmıyorum. Tabii ki bir tankı ülkeden çıkarmak zordur, bir MANPAD’ı çıkarmak daha kolaydır ama burada önemli olan devlet kontrolüdür. Bence Ukrayna silahlarına sahip çıkabilir. Bir de çevredeki ülkelere bakmak gerekli: Rusya, Belarus, Polonya, Moldova. Nereye gidecek bu silahlar? Ya da Karadeniz’den nereye gidebilecek? Tüm bu bölgede sıkı kontroller var. Bu bölgelerden kolay çıkarılamaz. En azından şu anki durumda silahları ülkeden çıkarmak çok zor.

Bu savaş, savunma teknolojilerinin kullanılması konusunda örneğin doktrin olarak bir yeniliğe kaynak olur mu veya çoktan olmuş bile olabilir mi?

Bunu söylemek için çok erken. Savaş devam ettikçe ordular değişen duruma göre adapte olabilir ve bu adaptasyonlardan yeni doktrinler ve taktikler çıkarırlar. Savaş uzun sürerse adaptasyon daha mümkün. Adaptasyon da çok karmaşık bir süreçtir. Şu an bunu söylemek çok zor çünkü savaşla ilgili bilgimiz kısıtlı. Propaganda sebebiyle bilgilere güvenilmiyor.

Hepimiz umuyoruz ki dünyamızda artık savaşlar son bulsun, çocuklar ve siviller bodrumlarda bomba sesleriyle uyumak zorunda kalmasın. Bu konuda mülakatımızı bitirirken neler söylemek istersiniz?

Sosyal medyadan savaşı izlerken savaşın gerçekliğinden uzaklaşmamalıyız ve bunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Sıradan bir insan olarak, videolara baktığımızda gördüğümüz şey: bir füze gidiyor bir tankı vuruyor, bir helikopter gidip bir yeri vuruyor ve oradan dumanlar çıkıyor. Ancak burada bir sorun var. Videolarda hiç insan görmüyoruz. Böylece videolara çok fazla bakmaya başlayınca savaşın gerçekliğini kaybediyoruz. İnsanları görmeyince acılarını da görmüyoruz. Sadece araç görüyoruz. Ancak biz araçlara empati kuramayız. Savaşın korkunçluğunu insanlar unutmaya başlıyor. Sonra sanki sinemada bir film izliyor veya oyun oynuyormuşuz gibi tepkiler vermeye başlıyoruz. O duygusal bağı kuramadığımız zaman savaşın gerçekliğinden uzaklaşıyoruz ve savaş, korkunç acı dolu bir deneyimden bir sinemaya, oyuna veya teatral bir deneyime dönüşüyor. İşte bu meseleye çok dikkat etmeliyiz. O videoda bir tank gördüğümüzde içinde insan olduğunu unutmamamız lazım. Propagandalardan etkilenip kendimizi maç seyrediyormuş gibi tepki verirken bulmamamız gerekiyor.

Savaşın bu şekilde resmedilmesi aslında biraz insanı unutmamızı da amaçlıyor neden çünkü savaşın korkunçluğunu unutunca olay sadece makinalar arasında dönen bir şeymiş gibi gözüküyor ve bu aslında politik sorumluluğumuzdan soyutlanmamıza sebep oluyor. Böylece savaşa karşı çıkma hissiyatı ve yönelimleri engelleniyor.