Sevgili girişimcilik meraklıları, yazımda sizlere hem ilham verici hem de düşünmeye sevk eden bir deneyimimi aktarmak istiyorum. Geçtiğimiz ay üniversitemiz AGÜ’de, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen 7. Uluslararası Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi Zirvesi gerçekleştirildi. Zirve, Sümer Kampüsü Rektörlük Konferans Salonu’nda, bu yıl “Yarının Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi – Uyum İçinde Yapay Zeka, İnsanlık ve Sürdürülebilirlik” temasıyla organize edildi.
Tema, içinde bulunduğumuz çağın sorunlarını ve fırsatlarını aynı anda hatırlatan, oldukça geleceğe dönük bir perspektif sunuyordu.
Program yoğun olduğu için her oturuma katılamasam da konuşmacılar arasında Puzzle Growth firmasının kurucu ortağı Cemal Atakan Parlak’ı görünce, sunumunu mutlaka dinlemem gerektiğini düşündüm. Kendisini, hocamız Dr. Adil Oran’ın Uygulamalı Girişimcilik dersinde bize sunduğu online söyleşi vesilesiyle tanımıştım. Adil hocanın ODTÜ yıllarından öğrencisi olan Cemal Bey’i bu kez yüz yüze dinleme fırsatı bulmak benim için oldukça değerliydi. Sunum öncesi salona girerken aklımda biriken soruları sorabilme ihtimali bile beni heyecanlandırmıştı.
Cemal Atakan Parlak sunumuna, girişimcilik yolculuğunun ilk adımlarını anlatarak başladı. Üniversitede aldığı girişimcilik derslerinde Dr. Adil Oran’ın verdiği “problem bulma” ödevlerinin zihninde nasıl bir disiplin oluşturduğunu anlattı. Zamanla, çevresindeki her duruma adeta bir “problem bulma makinesi” gibi bakmaya başladığını söylemesi, birçok girişimci adayının kendisinde görmek istediği düşünce biçimini oldukça sade bir örnekle açıklıyordu. Ardından, henüz öğrenciyken geliştirdikleri cenazemizvar.com projesinin hikayesini paylaştı. Bu örnek, problemin büyüklüğünden çok, çözümün ihtiyaç doğrultusunda şekillenmesinin girişimcilikte ne kadar kritik olduğunu gösteriyordu. “Problemin küçüğü büyüğü olmaz; girişimcilik önce gerçek bir problemi çözmekle başlar,” sözü önemliydi.
İlk girişimi olan metro içi eğlence sistemi SUBCON, Cemal Bey’e girişimcilik literatüründe sıkça karşılaşılan ancak çoğu zaman teoride kalan bir konuyu pratikte öğretmiş: iş modeli. Ankaralı metro yolcularının davranışlarını gözlemleyerek doğruladıkları ihtiyaç üzerine tamamen çalışan bir ürün ortaya koymalarına rağmen, müşteri tarafını ve gelir modelini düşünmedikleri için projenin sürdürülebilirliğini sağlayamadıklarını anlattı. Bu deneyim ona, kullanıcıyla müşterinin her zaman aynı kişi olmadığını, teknolojiyi üretmenin asla tek başına yeterli görülmemesi gerektiğini öğretmiş. Bir diğer girişimi olan Law Assist, avukatların içtihat ve mevzuat bulma süreçlerinde yaşadıkları güçlükleri yapay zeka ile çözmeyi hedefliyordu. Ancak o dönem Türkçe doğal dil işleme teknolojilerinin yeterli olgunluğa ulaşmamış olması nedeniyle girişim istedikleri noktaya taşınamamış. Bu hikâyeyi aktarırken özellikle şu cümlesi dikkat çekiciydi: “Girişime erken başlamak da riskdir.” Teknolojinin zamanlamasıyla ihtiyaçların zamanlamasının aynı anda kesişmesi gerektiğini vurguladı.
Fintech alanında geliştirdikleri ve Borsa İstanbul’un inovasyon yarışmasında birincilik elde eden projelerinde ise, Cemal Bey ve ekip arkadaşları henüz yapay zeka destekli yatırım uygulamalarının yaygın olmadığı dönemde hem finansal okuryazarlığı artıran hem de yatırım kültürünü teşvik eden bir uygulama ortaya koymuşlar.
Ardından Silikon Vadisi merkezli Optiyol şirketinde yürüttüğü büyüme yönetimi deneyiminden bahsetti. Büyük ölçekli firmaların dağıtım ve satış ekiplerinin rotalarını optimize eden algoritmalar geliştirirken, somut faydayı göstermek üzerine kurdukları yaklaşım oldukça etkileyiciydi. “Siz böyle dağıtıyorsunuz, algoritmamız böyle dağıtıyor ve şu kadar tasarruf sağlıyor,” diyerek hem sürdürülebilirlik değerini hem de veriye dayalı büyümenin önemini vurguladı.
Cemal Bey’in hâlihazırda üzerinde çalıştığı girişim ise ODTÜ Teknokent’te geliştirilen Aligneed pazarlama süreçlerinde taraflar adına yapay zeka temelli geri bildirim üreten bir sistem. Yapay zekânın video ve içerik analiz yeteneklerini kullanarak tarafları ortak bir noktada buluşturmayı ve büyük ölçüde zaman danışmanlığını hedefliyorlar. Günümüz iş dünyasının hız gerektiren iletişim süreçleri düşünüldüğünde, bu çözüm oldukça yenilikçi bir yerde konumlanıyor.
Sunumun son bölümünde, stratejik teknoloji trendlerini yakından takip etmenin gerekliliğine değindi. Bu noktada Gartner gibi veri şirketlerinin rehberlik rolünü açık bir şekilde anlattı. Soru- cevap kısmında ise kendisine girişimcilikte ekip kurma, ekip içi motivasyon ve zor zamanlarda dayanıklılığı koruma üzerine sorular yönelttim. Ekiplerin başarı ve başarısızlık ihtimallerinde nasıl davranacaklarını daha işin başında konuşmaları gerektiğini, aksi takdirde başarıların bile çatışmaya neden olabildiğini belirtti. Bunu kendi deneyimiyle örneklendirerek, bir girişimlerinde ekibin başarıdan dolayı dağıldığını söyledi. Ardından unutulmayacak bir öğüt paylaştı: “Evvel refik, ba’del tarik” – önce yoldaş, sonra yol.
Sunumun ardından puzzle şeklindeki kartvizitlerinden birini alarak kendisiyle kısa bir sohbet etme fırsatı yakaladım. Girişim fikirlerini doğrulama üzerine edindiği deneyimleri aktarırken, “İyi gözlem yapmak ve doğru kişilere doğru soruları sormak fikrin kaderini belirler,” cümlesi benim için önemliydi.
Bu yazıyı okuyan siz girişimci adaylarına da naçizane tavsiyem:
Sorularınız hiç bitmesin. Her gördüğünüz şeyde bir “problem” değil, bir “fırsat” görmeye çalışın.
Sonraki sayılarda yeniden görüşmek üzere, Girişimci kalın!