Merhaba Barış, öncelikle kendinden bahseder misiniz?
Abdullah Gül Üniversitesi’nde dördüncü sınıf mimarlık öğrencisiyim. Mimarlığı hem teknik hem de kavramsal yönleriyle düşünmeyi, araştırmayı ve üretmeyi önemsiyorum. Şimdiye kadar kentsel sorunlardan mekânsal deneyime, sürdürülebilirlikten kültürel hafızaya kadar pek çok konuda projeler geliştirdim; yarışmalara katıldım ve çeşitli ölçeklerde tasarım çalışmaları yürüttüm.
Gönüllülük deneyimlerim, disiplinler arası kısa süreli işlerim ve ekip çalışmalarım bana güçlü bir iş etiği kazandırdı. Grafik tasarımla da ilgileniyor, dergi ve etkinlik afişleri tasarlayarak görsel ifade becerilerimi geliştiriyorum. Mimarlığı sosyal bir pratik olarak gören, üretmeye ve öğrenmeye açık biriyim.
Bienalin teması ve amacı neydi?
IABA 4.5, pandemi sonrası oluşan “arada kalmışlık” hâlini ele alan bir geçiş edisyonuydu. “In-Between” (Arada Olmak) teması belirsizlik, dijitalleşme, iklim krizi, göç, kültürel erozyon ve toplumsal kırılmalar gibi güncel konular üzerinden tartışıldı. “4.5” ismi ise 4. bienalden 5. edisyona geçilemeyen süreçteki bu ara durumu simgeliyordu. Amaç; mimarlığı farklı disiplinlerle buluşturmak, küresel meselelere mekânsal düşünce üzerinden çözümler aramak ve açık çağrı ile geniş bir katılım alanı oluşturmaktı.
Ben projeye bizzat katılamadım fakat çalışmayı yürüten tasarım ekibiyle süreç boyunca sürekli iletişim hâlinde kaldım.
Bienal için ekipten ne bekleniyordu ve süreç nasıl ilerledi?
Açık çağrı metni yayınlandıktan sonra ekip, “Arada” temasını çeşitli açılardan tartışarak bir yorum geliştirdi. Beklenti; bu tema üzerinden kavramsal bir duruş sergileyen, mekânsal bir yorum üretmekti.
Tasarım ekibi temayı nasıl ele aldı?
Ekip; kentin kendi hücrelerini çoğaltan bir organizma gibi büyürken ekonomik, politik ve sosyal ağların yarattığı baskılarla sıkıştığını düşündü. Bu kentleşme baskısına dair eleştirel ve bedensel bir deneyim sunan bir enstalasyon/pavyon üretmeye karar verdiler.
Enstalasyonda ziyaretçilerden nasıl bir deneyim bekleniyordu?
“Sıkışık”, kentteki görünmez baskıyı beden–mekân ilişkisi üzerinden hissettirmeyi amaçladı. Ziyaretçilerin içerideki kentsel metaforları çözümleyerek, dar alanın oluşturduğu baskı sayesinde kentsel sıkışma hâlini doğrudan deneyimlemeleri hedeflendi.
Katılımcı bu deneyimi nasıl yaşıyor?
Dışı metal bir kabukla kaplanan, içi süngerlerle daraltılmış 2,4 metrelik küp formundaki yapıya giren katılımcı; yön, denge ve nefes sınırlarını yeniden keşfederken kentsel sıkışıklığın fiziksel karşılığını hissediyor.
Çalışmanın amacı neydi?
“Arada” teması, belirsizlik ve sınır hâllerine odaklanıyordu. “Sıkışık” da dışarının genişliği ile içerinin darlığı arasındaki ikilik üzerinden bu temayı bedensel olarak deneyimletmeyi amaçladı. Kentin görünmez baskılarını görünür kılan bu enstalasyon, izleyiciyi pasif bir gözlemciden aktif bir katılımcıya dönüştürerek hem beden hem de kent üzerine yeniden düşünme alanı açtı.
Katılımcı Ekip (Künye)
Bu proje, Antalya Mimarlık Bienali kapsamında geniş bir ekip tarafından üretildi. Ben doğrudan katılamamış olsam da süreci yakından takip ederek ekibe destek oldum.
Tasarım Ekibi:
Can Tamirci, Nazlıcan Maydos Tamirci, Mustafa Timur, Kıymet Altunyurt, Barış Bilgi, Beyzanur Şanlı, Hüsna Pehlivan, Kevser Turan, Meltem Topal, Miray Fidan, Serra Odabaş
Üretim Ekibi:
Burcu Beysan, Serdal Bedir, Ali Kurt, Miraç Bağçı
Ses Tasarımı:
Galda Project
Paydaşlar:
Marwood, Günder
Destekleyenler:
Esra Dönmez, M. Tamer Ünlü, Mustafa Uslu, Özge Demircan