AGUNews

Kasım 2022, Sayı 71

Bilim Köşesi

Güneş Karataş Kasım 2022, Sayı 71 2421
Bilim Köşesi

 

Bu ayki Bilim Köşesi’ne nörolojinin üst noktasına ulaşmış bir haberle başlıyoruz. Bilim insanları laboratuvarda, 1970’lerin tenise benzeyen oyunu Pong’u oynamayı öğrenen beyin hücreleri geliştirdi. Bilim insanları bu “mini beynin” hissedebildiğini ve çevresel etmenlere tepki verebildiğini de söyledi. Neuron dergisine yazan Cortical Labs şirketinden Dr. Brett Kagan, bir laboratuvar ortamında üretilen ilk etkin ve işlevsel beynin yaratıldığını söyledi. Diğer uzmanlarsa çalışmayı olağanüstü bulmakla birlikte, beyin hücrelerini "hissedebildiğini" söylemenin biraz ileri gitmek olduğu görüşündeler. Dr. Kagan da “Bu organizmayı tanımlamak için daha iyi bir kelime bulamadık. Bir dış kaynaktan bilgi alabiliyor, bu bilgiyi işleyebiliyor ve gerçek zamanlı tepki verebiliyor” dedi. Mini beyinler, beynin çok küçük olduğu genetik hastalık mikrosefaliyi incelemek için ilk olarak 2013’te üretilmişti ve o zamandan bu yana beyin gelişimi araştırmalarında kullanılıyor. Ancak bu çalışmada ilk kez, bir bilgisayar oyunu gibi bir dış çevreye uyarana bağlanıp, etkileşim kuruldu.

 

Bu ayın bilim köşesine bir uzay haberi ile devam edelim.

 

Bu klasik bir kare. Evrendeki en güzel manzaralardan biri. Ve şimdi onu bir de süper teleskop James Webb’in lensinden görüyoruz. Yaratılış Sütunları denen bu soğuk ve yoğun hidrojen ve toz bulutu dünyadan 6 bin 500 ışık yılı uzaklıkta. Her büyük teleskop bu sütunları en az birer kere fotoğrafladı. Bugüne kadar en ünlüsü de Hubble’ın 1995 ve 2014 yıllarında çektiği fotoğraflardı. James Webb ise bize yeni ve yine büyüleyici bir perspektif sunuyor. Sütunlar Kartal Nebulası’nda yer alıyor. Burası, yıldızların oluşmaya devam ettiği aktif bir bölge. Webb, kızılötesi sensörleri sayesinde sütunlardaki toz bulutlarının bulanıklaştıran etkisini bertaraf ederek bölgede oluşan yeni yıldızları daha iyi inceleyebiliyor. Avrupa Uzay Ajansı Kıdemli Bilim Danışmanı Prof. Mark McCaughrean “Kartal Nebulası’nı 1990 ortasından beri inceliyorum, Hubble’ın gösterdiği o ışık yılları uzunluğundaki sütunların içindeki genç yıldızları görmeye çalışıyorum” diyor ve ekliyor: “James Webb’ten gelecek fotoğrafların büyüleyici olacağını biliyordum. Öyle de oldu.”