"Koku: Bir Katilin Hikayesi", atmosferi ve görselliği ile 18. yüzyıl Fransasına götüren bir başyapıttır. Tom Tykwer'in yönettiği bu film, Patrick Süskind'in aynı isimli romanından uyarlanmıştır.
Jean-Baptiste Grenouille (Ben Whishaw), doğuştan gelen olağanüstü bir koku duyusuna sahiptir. Ancak bu özellik, onu toplumun dışına ve yalnızlığa itmektedir. Doğduğundan beri bir yerden bir yere satılarak sonunda deneyimleyebileceği ve çalışabileceği kadar koku bulunan bir parfüm dükkanında çalışmaya başlar. Grenouille, yeteneğini kullanarak benzersiz parfümler yaratır, fakat aynı zamanda sapkın bir yola da sapar. Yanında çalıştığı patronu, Grenouille’nin sapkınlıklarını gerçekleştirebilmesi için binlerce çiçek bulunan ve olağanüstü parfümlerin bulunduğu Grasse adlı kente gitmesi gerektiğini söyler. Bu kentte isteklerini yerine getirerek amacına ulaşmaya çalışır fakat bu yolda katil ilan edilir. Sonunda ulaştığı amacı, Grenouille’ye tanrısal bir güç verir. Film, insan doğasının karanlık yönlerine ve arzuların ne kadar tehlikeli olabileceğine dair derinlemesine bir bakış sunar.
Film, 18. yüzyılın Fransa'sını nefes kesici detaylarıyla canlandırırken, karakterlerin iç dünyalarını da ustaca yansıtır. Filmdeki performanslar da dikkat çekici; özellikle Ben Whishaw'ın Jean-Baptiste Grenouille olarak sergilediği derin, içsel oyunculuk…
“Koku: Bir Katilin Hikayesi”, sadece bir suç hikayesi değil, aynı zamanda insan doğasının ve arzularının derinliklerine inen bir karakter çalışmasıdır. Parfümün insanları etkileme gücü, insanların koku duyusu üzerinden nasıl manipüle edilebileceği gibi temalar filmde işlenir.
Sonuç olarak, "Koku: Bir Katilin Hikayesi" sinemanın sadece görsel değil aynı zamanda düşünsel boyutlarına da dokunan bir başyapıttır.